Kıskançlık Ve Nankörlük - Nevzat KELEŞ(GERÇEKLER)
Kıskançlık Ve Nankörlük
Yazar: Nevzat KELEŞ(GERÇEKLER) | Tarih: 02 / 05 / 2015 | Yazı Okunma: 733
Sevgili okurlar,kıskançlık ve nankörlük insanlığın en eski hastalıklarından birisidir. Hastalık diyorum; çünkü kimlerin daha kıskanç ve nankör olduğu eskiden beri tartışılsa da kendisini yetersiz, değersiz ve gereksiz görenlerde bu davranış biçimi daha fazladır. Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanaatine varıldığında bu süreç başlar.
Kıskançlık doğuştan değil, sonradan kazanılan bir duygudur. Kıskançlık öz güven eksikliği ve yetersizlik duygusundan dolayı ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık yaşayan kişiler, içinde bulunduğu rekabette yarışı kaybedeceğini düşünerek kendilerini değersiz, çaresiz, önemsiz, sevimsiz, mutsuz, yalnız, öfkeli ve horlanmış gibi görürler.
Nankörlük ise kadir bilmezlik, değer bilmezliktir. Yani yapılan iyiliklerin anında unutulmasıdır. Nankörler yüz yüze baktığı insanın fedakarlıklarını görmezden geldiği gibi, gözünün içine baka baka bunları inkar ederler. Bundan dolayı nankörlükte zayıf ve ucuz insanların işidir. Buda kıskançlık gibi bir hastalık türüdür. Ne yazık ki bu hastalıkların tedavisi bulunamamıştır. İnsan bu hastalığa yakalandı mı kolay kolay bir daha kurtulamaz.
Kuvvetli olduğunuz, önemli olduğunuz, değerli bir mevkide bulunduğunuz sürece kıskanılırsınız. Bu seviyeyi makamı, gücü koruduğunuz sürece nankörlerle karşılaşmazsınız. Lakin bu mevkiyi, bu gücü kaybettiğiniz an nankörlerle karşılaşmaya başlarsınız. Ama kıskanç ve nankörlerden korkmamak gerekir. Çünkü korkak, ikiyüzlü ve yalaka olduklarından dolayı bu tipleri çabucak tanıma şansınız bulunmaktadır.
Bunlar çok konuşur, güzel fıkralar anlatır, bu yolla tanınmaya çalışırlar. Kendine güvenip ağzının laf yaptığını düşünüp, kendini adam sanan kıskanç ve nankörlere bir hikayem var.
Köyde yaşayan çiftçinin kedisi ve köpeği varmış. İkisi de birbirini sürekli kıskanırmış. Köylü ormanda gezinirken bir tilki, bir çakal, birde kurt yavrusu bulup bunları da eve getirmiş. İlk günden sonra kedi ve köpek yeni misafirleri kıskanmaya başlamışlar. Ama birlikte yaşama zorunluluğunu da çabuk anlamışlar. Gel zaman, git zaman yavrular büyümüş kurt “artık buradan gidelim, dağlara çıkalım, özgürce yaşayalım, burada yemek artıklarıyla yetineceğimize dağda leziz etlerle besleniriz” demiş. Diğerleri de bu teklifi kabul edip sahibini terk etmişler.
Dağda ilk gün kurt, büyük bir ceylan avlamış. Etin leziz yerini güzelce midesine indirmiş. Geri kalan kısmını dostlarına paylaştırmış. Bu paylaşım bir müddet devam etmiş. Kurdun gücünü anlayan kedi, kurda sürekli sırnaşıp yarenlik yaparak yanına sokulmaya çalışırmış. Kurt da “sen nankörsün benden uzak dur” diyerek kediye yüz vermezmiş. Tilki, köpek ve çakal da kediden geri kalmayarak kurda “biz sana benzeriz, akrabayız, aynı soydanız” diye gözüne girmeye çalışsalar da kurt bunlara da taviz vermemiş. Kurdun yanında çok zayıf kaldıklarını anlayan kedi, köpek, çakal ve tilki kendi aralarında anlaşarak kurttan ayrılmışlar.
Yeni ekip ormanda ilk gün birlikte av planı yapar. Köpek havlayacak, tilki avın kaçacağı yolu kesecek, çakal ava saldırırken kedide etrafı gözleyecekmiş. Nihayet av seansı başlar. Buffalo (yabani sığır) sürüsü köpeğin sesini duyunca tedirginleşir ve sürüde hareketlilik başlar. Çakal gözüne kestirdiği buffaloya saldırır. Ama boynuz darbesi ile bir gözünü kaybeder. Çakalın akıbetini gören tilki köpeğin yanına sokulur. Kedi korkudan köpeğin sırtına çıkar ve ilk avlarında hezimet ve kayıp telafi edilemez durumdadır.
İkinci gün roller değişmiştir. Kendi aralarında tekrar iş bölümü yaparlar. Tilki saldırıyı köpeğin yapmasını ister. Kurnaz tilki ve kedinin görevi bellidir. Çakal yaralıdır. Saldırı işi köpeğe verilir. Bu sefer gözlerine kestirdikleri bir yabani at sürüsüdür. Çakalın havlaması ile köpek ata saldırır ama nafile, at bir çifteyle köpeğin kaburgasını kırıp yere serer. Av yine sonuçsuz kalır.
Kendi başlarına yaşayamayacaklarını anlayan düzenbazlar, kurda kendilerini tekrar arkadaş olarak kabul etmesi için yalvarırlar. Lakin kurt tavizsizdir. “Kedinin nankörlüğü, tilkinin kurnazlığı, çakalın körlüğü ortadadır. Sizden arkadaş olmaz” diyerek reddeder.
Kıskanç nankörler ormanda aç kalacaklarını iyice anlayınca köye, eski sahiplerinin yanına dönmeye karar verirler. Çiftçi bunları kabul eder ama bu sefer sadece iki günde bir yemek artıkları ile yetineceklerini kulaklarına katar. Onlarda çaresiz bu teklifi kabul eder.
Kurt ve çiftçi kedinin nankörlüğünü, çakalın körlüğünü, köpeğin çaresizliğini, tilkinin kurnazlığını anlamıştır.
Ya bizler!!! tilki gibi kurnazları, köpek gibi çaresizleri, çakal gibi körleri, kedi gibi etrafımızda dönen nankörleri anlayabildik mi? Yoksa hala kurnaz tilkiler, kendini kurt sanan kör çakallar, nankör kediler sırtımıza basmaya devam mı edecek?
Her dönemin, her zamanın adamlarını iyi tanımalıyız. Harcanan bütün çabaların karşılığı kıskançlık ve nankörlük olarak yansıyorsa yeniden düşünmemiz lazım. Çünkü bu davranışlar eğitmenler tarafından değiştirilemeyen vasıflardır...Saygılarımla
EN BÜYÜK ZENGİNLİK DÜRÜSTLÜKTÜR | |
Nevzat KELEŞ(GERÇEKLER) |
BAYRAMIN KUDSİYETİ | |
MUSTAFA DUMAN |
MODERN DÜNYANIN KÖLELERİ | |
Duygu ENGİN |
İş hayatında başarı için 10 altın kural | |
Ayhan KURT |
SOSYAL YARDIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARİHÇESİ | |
Nurdan Özdemir |
KOMPLO TEORİLERİ!!! | |
ÜMİT KÜÇÜKÖZTÜRK |
SİZİN KÖŞENİZ | |
MERÇEK (Sessiz Çoğunluk) |
Tasarım ve Programlama: Omnportal
e-mail adres
duzcegercek81@gmail
.com